Monday, July 29, 2013

Orta Avrupa Turu - 4. Gün 24 Temmuz Çarşamba - Viyana

Bir ara devam etcem.

Orta Avrupa Turu - 3. Gün 23 Temmuz Salı - Bratislava ve Viyana

Bu sabah Viyana'ya gidiyoruz. Valizlerimizi erkenden aşağı indirip, otobüste en öne kurulduk. Fatih'in fırçasını biraz da başkaları yesin. Haydi yallah!

Viyana'ya gitmeden önce Bratislava'ya uğradık. Bence çok sevimli bir şehirdi. Her yerde komik heykeller, şakalaşıyorlar, gülüyorlar. Çok çok eski ve şu anda kapalı olan bir eczane gördük. Apotheke Salvator. Benim olsun.

Bratislava'dan ayrılıp, Viyana'ya vardık. Uyuduğum için rehberin söylediklerini yine kaçırdım. Neyse. Opera binasının önünde inip, Karlsplatz boyunca yürüdük. Sonra rehber bizi serbest bıraktı. Havlayarak etrafa saldırmaya başladık ve Nordsee'de balık yedik. Orda Gökçen'le buluştuk. Mutlu olduk.

Sonra biz Hatice'yle Stephansplatz'daki büyük katedrale gittik. Onlar katedrale "dom" diyorlar. İçeri girince şaşaa yüzünden bana bir haller oldu, bayılacaktım. Sonra şaşaaya alışınca etrafıma bakmaya başladım, fotoğraf çektik ama bilgisayara aktarmaya üşeniyorum şu anda.

Katedralden çıkıp yürüdük, dondurma filan yedik. Kaybolduğumuzu sandık, ama kaybolmamışız. Bütün yollar Opera binasına çıkıyor. ehe.

Akşama da Hofburg Sarayı'nda Strauss ve Mozart'ın seçilmiş çeşitli eserlerinden oluşan bir konsere gittik. Konser programını, CD ile birlikte bilmem kaç euroya satıyorlar. Tabi ki almadık. Ama öndeki kadının elinden programa bakcam diye boynum yerinden çıkacaktı nerdeyse. Bir tek Papageno-Papagena düetini tanıdım:(  Bütün orkestra çok matraktı. Perküsyoncu ve orkestra şefi çeşitli şebekliklerle gönlümüzü kazandılar.

Orta Avrupa Turu - 2. Gün 22 Temmuz Pazartesi - Budapeşte

Estergon Kalesi'nden evrilen ferah ve gotik olmayan Basilica'ya gittik. Bir ara Tuna nehrini geçip, Slovakya tarafından Basilica'ya uzaktan baktık.
Basilica'nın bahçesinde flüt çalan herifle Kadriye'nin fotoğrafını çektim. otobüse hiç geç kalmadık. Bu da Fatih'e kapak olsun.
Wisegrad yöresindeki Renaissance Restaurant'ta hayvanlar gibi yedik. Ceylan etli çorba, hindi budu, dana biftek, datlı ve çay. Arkada çalan bütün müzikleri Greensleeves zannettim. Belki de hep onu çaldılar.
Szentendre'de 3 tanesi 5 euroya magnet aldık. Şakir'in dükkanının önündeki banka oturduk, çeşmeden su içtik. Ama magnetleri Abadullah'ın dükkanından aldık.
Akşama Tuna Nehri'nde tekne gezisi. Benim kulaklığım çalışmadı. iPod kulaklığımı Hatice'nin dinleme şeysine taktım. Garson kız çok şaşırdı nedense.
Güzel ışıklandırılmış binalara bakarak fındık fıstık yidik. En güzeli parlamento binasıymış. Ben biraz baktım, sonra Hatice'nin kucağındaki torbadan fındık ve leblebileri seçmeye çalıştım. Fıstık almamaya çalıştım, ama hep fıstık geldi. Neden mi fıstık almamaya çalıştım? Çünkü kabuklarını atacak yer yoktu.
Tekne turundan sonra, bizimle her seferinde yeniden tanışması gereken Oya Abla ve kızı Derin'le birlikte Anna Cafe'de oturduk. Beleş wi-fi.

Sonra arslanlı güzel köprüden yürüyerek Buda'ya geçtik. Sonra da taksiye binip hooop otelimize döndük.

Orta Avrupa Turu - 1. Gün 21 Temmuz Pazar - Budapeşte

Budapeşte, Buda ve Peşte olmak üzere ikiye ayrılıyormuş. Buda kısmı dağlık, Peşte kısmı düzlükmüş. Gördüm, gerçekten de öyleydi. Aralarından Tuna Nehri geçiyor. Bir de güzel köprü var. Chain Bridge. Arslanların dili olsa. O gün fotoğraf makinemi valizimden çıkarmaya üşendiğim için, bazı fotoğrafları google'dan çalacağım mıhıhı. Ya da boşver fotoğrafları sonra bir ara eklerim.

Kahramanlar meydanına gittik. Rehber Fatih abinin anlattıklarını hiç dinlemedim.

Biraz dinlemişim aslında. Hristiyanlığı ilk kabul eden herif varmış adı Gellert mi ne? Bu Gellert'i içi çivi dolu fıçıya koyup Gellert tepesinden yuvarlamışlar. Gellert tepesine çıktık. O tepede biraz fazla oyalanıp Hatice'yle otobüse geç kaldığımız için Fatih'ten fırçayı yedik.

Benim aklıma hep Gellert Grindelwald geliyo. Harry Potter'da, Dumbledore'un dövüşüp elinden mürver asayı aldığı karanlık büyücü. neyse.

Zaten sonra da otele döndük galiba. Akşamüstü 17:00'de uyudum teee ertesi sabah 07:00'ye kadar.

Aaaa bir de kaleye çıkmıştık galiba orası da güzeldi.